Günümüzün dijital ortamında her büyüklükteki işletme, operasyonlarını kolaylaştırmak, müşteri deneyimlerini geliştirmek ve erişim alanlarını genişletmek için giderek daha fazla teknolojiye güveniyor. Ancak teknolojiye olan bu artan bağımlılık, siber tehdit riskini de beraberinde getiriyor. Veri ihlalleri, fidye yazılımları ve kimlik avı dolandırıcılıkları gibi siber saldırılar, önemli mali kayıplara, itibar kaybına ve yasal sonuçlara yol açabilir. Sonuç olarak birçok işletme bu riskleri azaltmak için bir güvenlik ağı olarak siber sigortaya yöneliyor. Ancak siber sigortanın primleri, özellikle yetersiz güvenlik protokollerine sahip kuruluşlar için yüksek olabilir.
İyi haber şu ki işletmeler proaktif siber güvenlik önlemleri uygulayarak siber sigorta primlerini düşürebilirler. Sigortacılar, güçlü, önleyici güvenlik uygulamalarının değerinin giderek daha fazla farkına varıyor ve dijital altyapılarını koruma taahhüdünde bulunan kuruluşlara sıklıkla indirimli oranlar sunuyorlar. Proaktif güvenlik önlemlerinin siber sigorta primlerinizi azaltmanıza nasıl yardımcı olabileceği aşağıda açıklanmıştır:
1. Daha Güçlü Güvenlik Duruşu Yoluyla Riskin Azaltılması
Sigorta şirketleri riski, tazminat talebinin açılma ihtimaline göre değerlendirir. Güçlü siber güvenlik çerçevelerine sahip işletmeler, veri ihlali veya başarılı bir siber saldırı yaşama olasılıkları daha düşük olduğundan, daha düşük riskli kuruluşlar olarak görülüyor. Şifreleme, düzenli yazılım güncellemeleri, ağ segmentasyonu ve güvenli erişim kontrolleri gibi önlemler, sigortacılara kuruluşunuzun siber güvenliği ciddiye aldığını gösterir. Sonuç olarak sigortacılar daha düşük risk profiline sahip işletmelere indirimli primler sunabiliyor.
2. Çok Faktörlü Kimlik Doğrulamanın (MFA) Uygulanması
Güvenliği güçlendirmenin en etkili ve basit adımlarından biri, Çok Faktörlü Kimlik Doğrulamanın (MFA) uygulanmasıdır. MFA, erişim için yalnızca bir paroladan fazlasını gerektirerek kullanıcı hesaplarına ekstra bir koruma katmanı ekler. Bu, biyometriyi, tek kullanımlık şifreyi (OTP) veya bir uygulama aracılığıyla kimlik doğrulamayı içerebilir. MFA, yetkisiz erişim riskini önemli ölçüde azalttığından, sigortacılar genellikle bunu primleri belirlerken önemli bir faktör olarak görüyor. Hem çalışanlar hem de müşteriler için MFA’yı uygulayan şirketlerin, ihlallere daha az maruz kaldıkları için daha düşük prim almaları muhtemeldir.
3. Düzenli Güvenlik Denetimleri ve Sızma Testlerinin Yapılması
Düzenli güvenlik denetimleri ve sızma testleri, saldırganların bu güvenlik açıklarını istismar etmeden önce güvenlik açıklarını tespit etmesine yardımcı olur. Sızma testleri, sistemlerdeki, ağlardaki ve uygulamalardaki zayıflıkları ortaya çıkarmak için gerçek dünyadaki siber saldırıları simüle eder. İşletmeler bu değerlendirmeleri periyodik olarak yaparak potansiyel tehditlerin önünde kalabilir ve güvenlik açıklarını ihlale yol açmadan önce düzeltebilir. Sigortacılar, düzenli güvenlik kontrolleri yapan şirketlerin daha çalışkan ve hazırlıklı olduğunu düşünüyor ve bu da genellikle daha düşük primlerle sonuçlanıyor. Ek olarak, güvenlik açıklarını aktif olarak ele aldıklarını kanıtlayabilen işletmeler, siber güvenliğe proaktif bir yaklaşım göstererek risk profillerini daha da güçlendiriyor.
4. Çalışan Eğitimi ve Farkındalığı
İnsan hatası genellikle bir şirketin siber güvenlik savunmasındaki en zayıf halkalardan biridir. Örneğin kimlik avı dolandırıcılıkları, şüphelenmeyen çalışanların kötü amaçlı bağlantılara tıklamasına veya zararlı ekler indirmesine dayanır. İşletmeler, düzenli siber güvenlik eğitimlerine ve farkındalık programlarına yatırım yaparak, çalışanların siber saldırıların kurbanı olma olasılığını önemli ölçüde azaltabilir. Çalışanları yaygın tehditleri tanıma, güvenli uygulamaları takip etme ve şirket politikalarına uyma konusunda eğitmek, insan hatasından kaynaklanan ihlal olasılığını azaltabilir. Sigorta şirketleri genellikle çalışan eğitim programlarını riski en aza indirmeye yönelik olumlu bir adım olarak görüyor ve sağlam eğitim protokolleri olan şirketler daha düşük primlerden yararlanabilir.
5. Veri Yedeklemeleri ve Felaket Kurtarma Planları
Proaktif siber güvenlik önlemleri aynı zamanda kapsamlı veri yedekleme ve felaket kurtarma planlarının geliştirilmesini de içerir. Bir fidye yazılımı saldırısı veya veri ihlali durumunda, güvenli, güncel yedeklemelere sahip olmak, kritik verilerin hızlı bir şekilde geri yüklenebilmesini sağlayarak kesinti süresini ve mali kayıpları en aza indirir. Sigortacılar, güçlü yedekleme uygulamalarına sahip şirketlerin bir siber güvenlik olayını ele alma ve potansiyel hasarı azaltma konusunda daha donanımlı olduğunun bilincindedir. Felaket kurtarma protokollerine sahip işletmeler, bu önlemler bir saldırının potansiyel mali etkisini azalttığı için indirimli primlerden yararlanmaya hak kazanabilir.
6. Uç Nokta Koruması ve Gelişmiş Tehdit Tespit Araçlarının Benimsenmesi
Gelişmiş uç nokta koruma çözümleri ve gerçek zamanlı tehdit tespit sistemleri, güçlü bir siber güvenlik savunmasının kritik bileşenleridir. Bu araçlar, olağandışı davranışlara karşı ağ etkinliğini izleyebilir, potansiyel izinsiz girişleri tespit edebilir ve kötü amaçlı trafiği zarar vermeden önce engelleyebilir. İşletmeler, uç nokta koruma ve tehdit tespit teknolojilerini benimseyerek güvenlik olaylarına gerçek zamanlı olarak müdahale ederek ihlallerin artmasını önleyebilir. Sigortacılar, başarılı bir siber saldırı riskini önemli ölçüde azalttığı için gelişmiş güvenlik araçlarını kullanan işletmelere genellikle daha düşük primler sunuyor.
7. Endüstri Standartlarına ve Düzenlemelerine Uyum
Sağlık ve finans gibi belirli sektörler, veri koruma ve siber güvenliğe ilişkin katı düzenlemelere tabidir. Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR), Sağlık Sigortası Taşınabilirlik ve Sorumluluk Yasası (HIPAA) veya Ödeme Kartı Endüstrisi Veri Güvenliği Standardı (PCI DSS) gibi standartlara uymak, bir işletmenin siber risklere maruz kalmasını önemli ölçüde azaltabilir. İşletmeler bu uyumluluk çerçevelerine bağlı kalarak yalnızca yasal cezalardan kaçınmakla kalmıyor, aynı zamanda sigorta şirketlerine hassas verileri korumak için gerekli adımları attıklarını da gösteriyorlar. Uyumluluk, siber güvenlik için en iyi uygulamalara bağlılık anlamına geldiğinden genellikle daha düşük primlerle sonuçlanır.
8. Olay Müdahale ve Siber Güvenlik Sigortasının Oluşturulması
Son olarak, açık ve belgelenmiş bir olay müdahale planına (IRP) sahip olmak, sigorta primlerinin azaltılmasında önemli bir faktör olabilir. Etkili bir IRP, bir siber olay meydana geldiğinde kontrol altına alma, soruşturma ve kurtarma protokolleri dahil olmak üzere atılacak adımların ana hatlarını çizer. Sigortacılar, potansiyel hasarı sınırladığı için güvenlik ihlallerine hızlı ve etkili bir şekilde yanıt vermeye hazır olan işletmeleri takdir ediyor. Ayrıca bazı sigorta şirketleri, işletmelerin siber sorumluluk poliçelerinin yanı sıra siber güvenlik sigortası da satın alması durumunda indirim sunarak prim maliyetlerini daha da düşürebilir.
Çözüm
Siber sigortanın rekabetçi ortamında proaktif güvenlik önlemleri, işletmeleri yalnızca potansiyel tehditlerden korumakla kalmaz, aynı zamanda somut mali faydalar da sağlar. İşletmeler, çok faktörlü kimlik doğrulamanın uygulanması, düzenli güvenlik denetimlerinin gerçekleştirilmesi, çalışanların eğitilmesi ve gelişmiş tehdit algılama araçlarının dağıtılması gibi güçlü siber güvenlik uygulamalarına bağlılık göstererek siber sigorta primlerini önemli ölçüde azaltabilir. Siber tehditlerin sürekli geliştiği bir çağda, kuruluşların bir adım önde olması ve siber güvenlik stratejilerine öncelik vermesi her zamankinden daha önemli. Bu, yalnızca siber risklere maruz kalma durumlarını azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda sigorta primlerinde maliyet tasarrufuna da yol açarak sonuçta daha güvenli ve mali açıdan sürdürülebilir bir iş ortamı yaratacaktır.
Reklam
LinkedIn grubumuz “Bilgi Güvenliği Topluluğu”nda 500.000’den fazla siber güvenlik profesyoneline katılın!