OT ortamları birbirine daha fazla bağlandıkça, kuruluşlar operasyonlarını uzaktan yöneterek verimliliği artırabiliyor ve uzaktan bile daha fazla gözetim sağlanabiliyor. Ancak bu gelişmeler artan güvenlik risklerini de beraberinde getiriyor. Palo Alto Networks ve ABI Research tarafından hazırlanan yakın tarihli bir rapor, ankete katılanların %74’ünün uzaktan erişimde bir artış fark ettiğini ve bu durumun saldırganlar için daha fazla giriş noktası oluşturduğunu ortaya çıkardı. Bu genişletilmiş saldırı yüzeyi, OT sistemlerini siber tehditler için birincil hedef haline getirerek uzak OT ortamlarına özel olarak tasarlanmış sağlam bir güvenlik çerçevesine olan ihtiyacın altını çizdi.
Dayanıklı bir OT güvenlik çerçevesi oluşturmak için kuruluşların bağlantının çok ötesine geçen korumalara ihtiyacı vardır. Bulut tabanlı, şirket içi veya hibrit olsun tüm erişim noktalarının güvenliğinin sağlanması, her ortamda güvenli ve güvenilir operasyonlar sağlar. Yakın tarihli bir rapora katılanların %80’i bulut teknolojisinin ve diğer dijital araçların önümüzdeki üç ila beş yıl içinde OT için hayati öneme sahip olacağına inandığından bu kapsamlı yaklaşım kritik önem taşıyor. Bu erişim noktalarında güçlü güvenlik temelleri olmadığında kuruluşlar operasyonel kesintiler, güvenlik olayları ve mali kayıplara ilişkin artan risklerle karşı karşıya kalır. Ankete katılan şirketlerin dörtte üçü, OT hedefli siber saldırılar nedeniyle bu zorluklarla zaten karşılaştı.
Dayanıklı bir OT Güvenlik Çerçevesinin Temel Bileşenleri
Uzaktan OT operasyonlarının güvenliğini sağlamak, kritik trafiğin etkili bir şekilde izlenebilmesi ve anlaşılabilmesi için hem OT hem de BT faaliyetlerine yönelik net bir görünürlük temeli oluşturmakla başlar. Bu görünürlük, kuruluşların bilinçli güvenlik kararları almasına, anormallikleri tespit etmesine ve potansiyel tehditlere hızla yanıt vermesine olanak tanır. Ancak görünürlük tek başına yeterli değildir. Gelişen tehditlere karşı dayanıklı ve katmanlı bir savunma oluşturmak için güvenliğin ağ genelinde tutarlı bir şekilde entegre edilmesi gerekir.
Kuruluşlar, en az ayrıcalık ilkesini uygulayarak, uzaktan erişimi her görev için gereken minimum değerle sınırlandırarak potansiyel güvenlik risklerini azaltabilir. Bu yaklaşım, maruz kalmayı en aza indirerek her kullanıcının yalnızca temel sistemlere erişimini sınırlandırır. Ek olarak, açık uzaktan erişim prosedürlerinin tanımlanması ve iletilmesi, kuruluş içindeki herkesin aynı güvenlik protokollerini anlamasını ve takip etmesini sağlar. Şeffaf süreçler, özellikle operasyonel güvenliğin ve sürekli çalışma süresinin çok önemli olduğu karmaşık OT ortamlarında tutarlılığın korunması açısından kritik öneme sahiptir. Bu protokollerin güvenli, kesintisiz erişimi desteklediğinden emin olmak, kritik sistemlerin sorunsuz çalışmasını sağlamak için çok önemlidir.
Güvenli geçici erişim oluşturmak, her oturum için benzersiz kimlik bilgilerinin kullanılması ve görevler tamamlandıktan sonra erişimin derhal kaldırılması gereken OT ayarlarında da çok önemlidir. Yetkisiz erişimi önlemek için VPN’ler, SSH veya ayrıcalıklı uzaktan erişim gibi diğer güvenli kanallar aracılığıyla yapılan geçici bağlantılar sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir. Çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA) ile uzaktan erişimin katmanlandırılması, erişim verilmeden önce birden fazla kimlik doğrulama biçimi gerektirerek güvenliği güçlendirerek ek koruma sağlar.
Dayanıklı Bir Erişim Altyapısı Oluşturmak
Uzak OT ortamlarına yönelik esnek bir güvenlik çerçevesi, özellikle eski ekipmanların ve eski işletim sistemlerinin yaygın olduğu yerlerde OT ağlarının benzersiz koşullarını ve kısıtlamalarını ele almalıdır. Örneğin, uzak oturumların şifrelenmesi, özellikle yerleşik şifreleme yeteneklerine sahip olmayan eski OT cihazları için, veri gizliliğinin ve bütünlüğünün korunması açısından çok önemlidir. Ancak sürekli çalışma süresi, güvenlik ve kullanılabilirlik için tasarlanmış sistemlerde düzenli yazılım ve ürün yazılımı güncellemeleri mümkün olmayabilir.
Bu gibi durumlarda, zaman sınırlı erişim, manuel kimlik doğrulama süreçleri veya belirli doğrulama adımları gibi telafi edici kontroller, standart önlemlerin uygulanmasının zor olduğu durumlarda ek güvenlik sağlayabilir. Bu kontroller operasyonel sürekliliği bozmadan güvenli erişimin korunmasına yardımcı olur. Benzer şekilde, varsayılan yapılandırmalardan kaçınmak ve sistem ayarlarını düzenli olarak gözden geçirmek çok önemli adımlardır. Yapılandırmaların özelleştirilmesi yalnızca belirli güvenlik açıklarını gidermekle kalmaz, aynı zamanda güvenlik çerçevesini OT ortamlarının benzersiz taleplerini karşılayacak şekilde uyarlar.
BT ve OT Güvenlik Stratejilerini Bütünleştirme
Uzaktan OT operasyonlarına yönelik sağlam bir güvenlik çerçevesi, BT ve OT uygulamalarının dikkatli bir şekilde entegre edilmesini gerektirir. BT çözümlerini basitçe OT’ye uyarlamak yerine, OT ortamlarının benzersiz taleplerine saygı duyan bütünsel bir yaklaşım esastır. Tam zamanında erişim gibi OT gereksinimlerine öncelik veren özel iş akışlarının tasarlanması, operasyonel verimliliği engellemeden güvenliğin korunmasına yardımcı olur.
BT ve OT stratejileri özenle uyumlu hale getirildiğinde ortaya çıkan güvenlik duruşu daha güçlü hale gelir. Ancak BT’nin en iyi uygulamalarını OT ağlarıyla entegre etmek, farklılıklara karşı hassasiyet gerektirir; çünkü BT’nin hızlı güncelleme döngüleri ve güvenlik protokolleri, OT’nin sürekli çalışma süresi ve eski sistem kararlılığı ihtiyacıyla çatışabilir.
OT personelinin doğrudan uzaktan erişim planlamasına dahil edilmesi de hayati öneme sahiptir. Gelecek etkinliklere ilişkin görünürlük sayesinde OT ekipleri olaylara etkili bir şekilde müdahale ederek güvenli ve güvenilir operasyonlar sağlayabilir. Eğitim, OT ekiplerini güvenlik hedeflerini desteklemek ve riski artırabilecek eylemlerden kaçınmak için gereken bilgilerle donatarak bu çerçeveyi daha da güçlendirir.
Gelecek için Dayanıklılık Oluşturmak
Uzak OT ortamlarının güvenliğinin sağlanması, teknoloji ve ortaya çıkan tehditlerle birlikte gelişmesi gereken sürekli bir süreçtir. Birleşik bir güvenlik platformu, bu değişen talepleri karşılamak için gereken uyarlanabilirliği sağlar. Böyle bir platform, varlık keşfi, ağ segmentasyonu ve gelişmiş tehdit tespiti gibi yetenekleri tek bir sistem altında birleştirerek karmaşıklığı azaltabilir ve hem BT hem de OT ortamlarında korumayı kolaylaştırabilir.
Otomasyon, trafik modellerine göre gelişen uyarlanabilir güvenlik politikalarına olanak tanıdığından dayanıklılığın bir başka anahtarıdır. Otomatik politika önerileri, insan hatası olasılığını azaltır ve korumanın OT varlıkları genelinde tutarlı kalmasını sağlar. Bu çerçevenin mevcut olmasıyla kuruluşlar, günümüzün birbirine bağlı dünyasında riskleri yönetirken aynı zamanda sürekli operasyonlara olanak tanıyan güvenli, verimli bir ortam yaratmaya odaklanabilirler.
Görünürlüğü, proaktif tehdit önlemeyi ve BT ile OT stratejilerinin dikkatli bir şekilde entegre edilmesini önceliklendiren kuruluşlar, uzaktan OT güvenliği için dayanıklı bir çerçeve oluşturabilir. Bu yaklaşım yalnızca kritik altyapıyı korumakla kalmıyor, aynı zamanda şirketleri yarının bağlantılı ortamının siber güvenlik zorluklarına da hazırlıyor.
Reklam