Sanal özel ağlar (VPN’ler) onlarca yıldır güvenli uzaktan erişimin temel taşı olmuştur. Görünüşte basit bir çözüm sunarlar: Bir kullanıcının cihazı ile kurumsal ağ arasında güvenli bir tünel oluşturarak, onlara dahili kaynaklara erişim hakkı verirler.
Ancak iş gücümüz giderek daha mobil ve bulut tabanlı hale geldikçe, şirketler bu yeni karma dünyada VPN’lerin sınırlarını fark ediyor ve daha güvenli, kullanıcı dostu ve ölçeklenebilir bir çözüm arıyor.
Hızla ivme kazanan bir güvenlik modeli olan Sıfır Güven Ağ Erişimi’ne (ZTNA) girin.
Cybersecurity Insiders’ın 2024 VPN Risk raporuna göre, işletmelerin %98’i şu anda bir VPN hizmeti kullanıyor ve kullanıcıların %92’si haftada en az bir kez VPN kullanıyor. Ancak şirketlerin %56’sı geleneksel VPN’lere alternatifler düşünüyor. Güvenlik endişeleri, kullanıcıların %81’inin VPN’lerinden memnun olmaması ve kuruluşların %65’inin desteklemek için üç veya daha fazla VPN ağ geçidine sahip olması nedeniyle karmaşık yönetim nedeniyle kötü kullanıcı deneyimiyle birlikte bu değişimin önemli bir itici gücüdür.
Raporda, giderek artan sayıda kuruluşun (%92) VPN’lerin ortamlarını güvence altına alma yeteneklerini tehlikeye atacağından endişe duyduğu vurgulanıyor ve bu durum, sektör genelinde daha güçlü bir güvenlik duruşuna doğru açık bir eğilimin varlığını yansıtıyor.
VPN’lerden uzaklaşıp ZTNA’ya yönelmemize neden olan faktörleri daha derinlemesine inceleyelim:
VPN’lerin Güvenlik Mayın Tarlası:
VPN’ler temel düzeyde güvenlik sağlasa da, yapıları gereği güvenlik açıkları yaratabiliyor.
- Geniş Açık Kapılar: VPN’ler kurumsal ağa geniş bir erişim tüneli kurar. Bu kısıtlanmamış erişim, yetkisiz kullanıcıların tehlikeye atılmış kimlik bilgilerini kullanmasını veya meşru bağlantılara binerek erişim elde etmesini kolaylaştırır. Geçerli bir oturum açma elde ettiklerinde, bilgisayar korsanları ağa sızabilir ve potansiyel olarak büyük bir yıkıma yol açabilir.
- Hedef Zengini Ortam: VPN’ler siber saldırıların hedefi haline gelebilir. VPN kimlik bilgilerini çalmayı amaçlayan kimlik avı kampanyaları artıştadır. Ayrıca, VPN yazılımındaki güvenlik açıkları ağa yetkisiz erişim elde etmek için kullanılabilir.
VPN’lerin Yönetim Labirenti:
Şirketler bulut tabanlı uygulamaları ve hizmetleri benimsedikçe, tek bir VPN üzerinden güvenli erişimi yönetmek zahmetli ve karmaşık hale geliyor.
- Noktadan Noktaya Araf: Geleneksel VPN’ler kullanıcı cihazları ile kurumsal ağ arasında noktadan noktaya bağlantılar gerektirir. Bu, artan sayıda bulut uygulamasına ve kaynağına erişimi yönetirken lojistik bir kabusa dönüşür.
- Güvenlik Yığını Yayılması: VPN’lere çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA) gibi ek güvenlik çözümleri eklemek karmaşık bir güvenlik yığını oluşturur. Bu patchwork yaklaşımı yanlış yapılandırma ve güvenlik açığı riskini artırarak genel güvenlik duruşunu zayıflatır.
- İdari Aşırı Yük: Dağıtılmış bir iş gücü için birden fazla VPN yapılandırmasını yönetmek ve sürdürmek, BT ekiplerine önemli ölçüde yük olabilir. Bu karmaşıklık, katılım sürelerini yavaşlatır ve genel ağ çevikliğini engeller.
VPN’lerin Kullanıcı Sürtünmesi:
VPN’lerle kullanıcı deneyimi sinir bozucu olabilir ve üretkenliği engelleyebilir.
- Yavaş Bağlantılar ve Gecikme: VPN bağlantıları gecikmeye neden olabilir ve uygulama performansını yavaşlatabilir, bu da kullanıcı deneyimini ve üretkenliği etkileyebilir.
- Uyumluluk Kaosu: VPN’ler belirli cihazlar ve uygulamalarla uyumsuz olabilir ve bu durum sorun giderme ve geçici çözümler gerektirebilir.
- Sürekli Giriş Engelleri: Kullanıcılar VPN istemcisine ve kurumsal kaynaklara sık sık tekrar tekrar giriş yaparak gereksiz sürtüşmelere neden oluyor ve iş akışlarını aksatıyor.
Sıfır Güvenin Yükselişi: Daha Güvenli ve Basitleştirilmiş Bir Yaklaşım
Sıfır Güven Ağ Erişimi (ZTNA), “asla güvenme, her zaman doğrula” yaklaşımını benimseyerek VPN’lere karşı ikna edici bir alternatif sunar. İşte ZTNA’nın VPN’lerin eksikliklerini ele alış şekli:
- Granüler Erişim Kontrolü: ZTNA, bir kullanıcının benzersiz kimliğine, cihazına, konumuna ve ihtiyaç duyduğu belirli uygulama veya kaynağa göre erişim sağlar. Bu, saldırı yüzeyini en aza indirir ve bir ihlal meydana gelirse ağ içinde yanal hareket olasılığını azaltır. Bir bilgisayar korsanı bir kullanıcının kimlik bilgilerine erişse bile, yetkilendirildiği belirli kaynakla sınırlı kalır.
- Kusursuz Bulut Entegrasyonu: ZTNA, karmaşık ağ yapılandırmalarına ve noktadan noktaya bağlantılara olan ihtiyacı ortadan kaldırarak bulut tabanlı uygulamalarla sorunsuz bir şekilde entegre olur. Bu, BT yönetimini basitleştirir ve genel saldırı yüzeyini azaltır. Kullanıcılar, önce kurumsal ağa erişmeleri gerekmeden yetkili bulut kaynaklarına doğrudan erişebilirler.
- Basitleştirilmiş Kullanıcı Deneyimi: ZTNA, zahmetli VPN bağlantılarına olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Kullanıcılar, yetkili kaynaklara asgari düzeyde sürtünmeyle doğrudan erişebilir, bu da üretkenliği ve genel kullanıcı deneyimini iyileştirir.
Sıfır Güvene Giden Yol: Zorluklar ve Dikkate Alınması Gerekenler
ZTNA önemli avantajlar sunarken, sıfır güven mimarisini uygulamak dikkatli planlama ve mevcut güvenlik araçlarıyla entegrasyon gerektirir. İşte bazı önemli hususlar:
- Planlama ve Entegrasyon: Başarılı bir ZTNA dağıtımı, mevcut kimlik yönetimi ve erişim kontrol sistemleriyle dikkatli planlama ve entegrasyon gerektirir. Bu, sorunsuz bir kullanıcı deneyimi sağlar ve geçiş sırasında kesintileri en aza indirir.
- Kullanıcı Eğitimi: Kullanıcıları ZTNA ve uygun güvenlik uygulamaları konusunda eğitmek, başarısı için çok önemlidir. Kullanıcıların güçlü parolaların önemini anlamaları gerekir.
Yazar Hakkında
Jaye Tillson, HPE Aruba Networking’de Saha CTO’su ve Seçkin Teknoloji Uzmanı olup, stratejik küresel teknoloji programlarını başarıyla uygulama konusunda 25 yılı aşkın paha biçilmez uzmanlığa sahiptir. Dijital dönüşüme güçlü bir şekilde odaklanan Jaye, çok sayıda organizasyonu sıfır güven yolculuklarında yönlendirmede etkili olmuş ve sürekli gelişen dijital ortamda başarılı olmalarını sağlamıştır.
Jaye’in tutkusu, işletmelerle işbirliği yapmak, sıfır güvene yönelik stratejik arayışlarında onlara yardımcı olmaktır. Gerçek dünya deneyimini, bu işletmelerin karşılaştığı kritik sorunları ve zorlukları ele almak için kullanmaktan gurur duyar.
Jaye, profesyonel çalışmalarının ötesinde SSE Forum’u kurdu ve ‘The Edge’ adlı popüler podcast’inin ortak sunuculuğunu üstlendi. Bu platform, daha geniş bir kitleyle etkileşime girmesine, sektör trendleri ve yenilikleri hakkında anlamlı tartışmalara olanak sağlıyor.