

Son haftalarda çevrimiçi casusluğun manzarası çarpıcı biçimde değişti. Batılı hükümetler ve şirketler yıllardır Çin’i ticari sırları, fikri mülkiyeti ve hassas verileri çalmak için kritik altyapıya siber saldırılar düzenlemekle açıkça suçladı. Ancak Çin’in ABD’yi kamuoyu önünde Çinli teknoloji firmalarına benzer siber saldırılar düzenlemekle suçlamasıyla hikaye artık farklı bir hal aldı. Çin Ulusal İnternet Acil Durum Merkezi (CN-CERT) tarafından ortaya atılan bu iddialar, dünya çapında tepki topladı ve uluslararası siber çatışmaların artan karmaşıklığına ışık tuttu.
İddialar: Casusluk Çin Teknoloji Firmalarını Hedef Alıyor
CNCERT tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapora göre, iki büyük Çinli teknoloji firması, gizli bilgileri ve fikri mülkiyet haklarını çalmayı amaçladığını iddia ettikleri siber saldırıların hedefi oldu. İlk şirket önde gelen bir veri analitiği firması, ikincisi ise Çin’in enerji sektörünün önemli bir oyuncusu. Bu dijital olaylar yalnızca küçük veri ihlalleriyle sınırlı değil; hem ulusal güvenlik hem de ekonomik büyüme açısından kritik olduğu düşünülen değerli kurumsal sırları ortaya çıkarmak için tasarlanmış karmaşık saldırılar olarak tanımlanıyorlar.
Raporda bu saldırıların nasıl gerçekleştirildiği ayrıntılarıyla anlatılıyor, ancak ayrıntılar çok az, bu da birçok kişinin sızmanın yöntemleri ve ölçeği hakkında spekülasyon yapmasına neden oluyor. CNCERT, bu ihlallerin ardındaki birincil aktörün ABD olduğunu belirterek, bu olayları daha geniş küresel siber casusluk bağlamı içinde çerçeveledi.
Yeni Bir Siber Soğuk Savaş mı?
Çin’in suçlamaları önemlidir çünkü uzun süredir devam eden siber çatışma söyleminde bir değişimi temsil etmektedir. Çin, yıllardır ABD ve diğer Batılı ülkelerden gelen, yabancı sistemlere sızmak, fikri mülkiyeti çalmak ve hatta kritik altyapıyı sabote etmek için devlet destekli bilgisayar korsanlarını görevlendirdiği yönündeki iddiaların merkezinde yer alıyordu. Özellikle ABD, Çinli kuruluşları, özellikle Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı ile bağlantılı olan APT10 gibi grupların faaliyetleri aracılığıyla, yaygın siber casusluk kampanyalarına katılmakla suçladı.
Ancak dünya dijital olarak birbirine daha fazla bağlandıkça, her iki ülke de siber misillemenin kısır döngüsüne yakalanmış gibi görünüyor. Çin’in son iddiaları, Çin hükümetinin teknolojik altyapısının Amerikan devleti destekli bilgisayar korsanlarının saldırısı altında olduğunu iddia etmesiyle ABD’nin çizgiyi aşmış olabileceğini gösteriyor.
Bu artışta en dikkate değer faktörlerden biri, saldırıların giderek karmaşıklaşmasıdır. CNCERT’in raporu, ihlallerin yalnızca basit kimlik avı girişimlerini veya kötü amaçlı yazılım saldırılarını değil, aynı zamanda yüksek riskli çevrimiçi casuslukta kullanılan, yüksek düzeyde hedeflenmiş, gelişmiş kalıcı tehditleri (APT’ler) de içerdiğini gösteriyor. Bu tür saldırılar genellikle ulus devlet aktörleriyle ilişkilidir ve atfedilmesi zordur, bu da anlatıyı daha da karmaşık hale getirir.
Tuz Tayfunu Tartışması: ABD Telekom Krizi
Çin’in iddialarının zamanlaması, en az sekiz büyük ABD telekomünikasyon firmasının sistemlerini tehlikeye attığı bildirilen devasa bir dijital saldırı olan, ortaya çıkan Salt Typhoon tartışmasıyla örtüşüyor. Çinli hackerlara atfedilen bu ihlal, iki ülke arasında devam eden siber savaşta kritik bir an olarak görülüyor. Salt Typhoon’un yıkıcı bir saldırıdan ziyade bir istihbarat toplama operasyonu olduğuna inanılıyor ve bu da Çin’in siber yeteneklerine ilişkin korkuları daha da artırdı.
Salt Typhoon olayı gelişmeye devam ederken, siber güvenlik uzmanları dünya çapında telekom ve teknoloji altyapısındaki güvenlik açıklarından giderek daha fazla endişe duyuyor. İhlal, ABD’nin kritik iletişim ağlarının güvenliği ve Çin’in Amerikan dijital sistemleri üzerindeki nüfuz potansiyeli hakkında soruları gündeme getirdi. Bu aynı zamanda dijital saldırıların jeopolitik manevralar için birincil bir araç haline geldiği ve ABD ile Çin arasındaki ilişkileri daha da karmaşık hale getirdiği fikrini de güçlendiriyor.
Çin’in Eylem Çağrısı: Dijital Sınırın Güvenliğinin Sağlanması
Firmalarına yönelik siber saldırılara ve devam eden siber çatışmalara yanıt olarak Çin’in siber güvenlik kurumları, yerel işletmeleri dijital altyapılarını güvence altına alma çabalarını artırmaya çağırdı. Çin Bilgisayar Acil Durum Müdahale Ekibi (Çin CERT), şirketleri en son yazılım güncellemelerini dağıtmaya, güçlü izleme mekanizmaları uygulamaya ve gelişmiş tehdit tespit sistemlerini benimsemeye teşvik eden bir dizi yönerge yayınladı.
Bu öneriler tehdidin ciddiyetine ilişkin anlayışı yansıtmaktadır. Hem devlet hem de devlet dışı aktörlerin giderek daha güçlü siber araçlara erişebildiği bir dünyada Çin, daha dayanıklı bir dijital ekosistem yaratma ihtiyacının farkına vardı. Buna siber güvenlik altyapısına yatırım yapmak ve enerji, telekomünikasyon ve finans gibi kilit sektörlerin savunmasını güçlendirmek de dahildir.
Çin hükümeti aynı zamanda siber güvenlik yasalarını ve düzenlemelerini de hızlandırarak dijital sistemler üzerinde daha fazla gözetim ve kontrol sağlamaya çalışıyor. Bu önlemler yalnızca Çinli firmaları dış saldırılardan korumak için değil, aynı zamanda hükümetin ülkenin büyüyen dijital ekonomisini denetleme rolünü pekiştirmek için de tasarlandı. Çin bunu yaparak, kritik altyapısı yabancı casusluklara karşı savunmasız kalırken boş durmayacağının sinyalini veriyor.
Karmaşık Bir Dijital Jeopolitik
Tanık olduğumuz şey, siber çatışmaların uluslararası ilişkilerin merkezi bir yönü haline gelmesidir. Dijital egemenlik, ticari sırlar ve fikri mülkiyet üzerindeki mücadele yoğunlaşıyor ve hem ABD hem de Çin casusluğu bir devlet yönetimi aracı olarak kullanıyor. ABD ve Çin birbirlerini çevrimiçi izinsiz girişlerle suçlamaya devam ederken, dünya çapındaki işletmeler ve hükümetler giderek daha düşmanca bir dijital ortamla karşı karşıya kalıyor.
ABD ile Çin arasındaki siber soğuk savaş henüz bitmedi. Aksine, her iki ülkenin de dijital altyapılarını koruma ve algılanan tehditlere karşı misilleme yapma çabalarını artırmasıyla yeni bir aşamaya giriyor. İşletmeler için alınacak ders açıktır: İster bir veri analitiği şirketi, ister bir enerji şirketi ya da bir telekom operatörü olsun, hiçbir kuruluş günümüzün birbirine bağlı dünyasında kayıtsız kalmayı göze alamaz.
Küresel gerilimler arttıkça casusluk, siber saldırılar ve savaş arasındaki çizgiler giderek bulanıklaşıyor. Devam eden bu siber savaş, şüphesiz dijital çağda küresel ticaretin, güvenliğin ve diplomasinin geleceğini şekillendirecek. Bu çatışmanın sonucu yalnızca ABD ve Çin’i etkilemeyecek, aynı zamanda küresel ekonomiye ve uluslararası ilişkilere de yansıyacak. Dünya artık bu siber casusluk destanının nasıl ortaya çıktığını ve işletmelerin, hükümetlerin ve vatandaşların dijital alanda büyüyen tehditlere nasıl uyum sağladığını görmek için yakından izliyor.
Reklam
LinkedIn grubumuz “Bilgi Güvenliği Topluluğu”na 500.000’den fazla siber güvenlik profesyoneline katılın!