Her yıl Ekim ayında düzenlenen Siber Güvenlik Farkındalık Ayı, haklı olarak güvenlik bilincine sahip bir iş gücü oluşturmanın önemine ışık tutuyor. Ancak birçok bilgi güvenliği sorumlusu (CISO) ve siber güvenlik uzmanı için bu ay, zaten dolup taşan bir gündemin başka bir maddesi gibi görünebilir. Farkındalık kampanyaları hayati öneme sahip olsa da, bunlar modern siber liderlerin sunması gerekenlerin yalnızca küçük bir kısmını temsil ediyor.
Günümüzün CISO’sunun bazen aynı anda stratejist, risk yöneticisi, teknoloji uzmanı, iş iletişimcisi ve kriz müdahale uzmanı olması bekleniyor. Görev alanları, sürekli genişleyen düzenleyici ortamla uyumluluğu, operasyonel güvenliğin gözetimini, veri korumayı ve yönetimin yanı sıra daha geniş iş stratejisiyle uyumu kapsar. Örneğin, NIS2 ve DORA gibi çerçevelerin kullanıma sunulmasıyla birlikte rol, kurumsal dayanıklılık ve yönetim kurulu düzeyinde hesap verebilirlik ile her zamankinden daha fazla iç içe geçmiş durumda.
Aynı zamanda bütçe kısıtlamaları en gelişmiş güvenlik işlevlerini bile zorlamaya devam ediyor. Tehditler hızla gelişirken yatırımlar genellikle geride kalıyor. CISO’lar, riski maliyetle dengelemenin yanı sıra önlemenin iş değerini ifade etmek, güvenlik yatırımlarının yatırım getirisini ölçmek ve başarı ölçüsünün genellikle görünmez olduğu (yani olayın olmaması) ortamlarda kararları gerekçelendirmekle görevlidir.
Bu baskıya ek olarak, yüksek profilli siber olayların olduğu bir dünyada faaliyet göstermenin getirdiği sürekli inceleme de var. Medyada bildirilen her ihlal, haklı olarak yönetim kurullarının ve müşterilerin yeni sorularını tetikleyebilir, ancak aynı zamanda birçok CISO’nun zaten hissettiği kişisel sorumluluk duygusunu da artırır. Sonuç, hem stratejik öneme hem de duygusal yoğunluğa göre tanımlanan bir roldür.
Dolayısıyla siber güvenlik liderleri arasındaki tükenmişliğin giderek daha fazla tanınan bir sorun olması pek de şaşırtıcı değil. Birçok CISO, aşırı iş yükü, bağlantıyı kesmekte zorluk ve sürekli olarak “görevde” olma hissini bildiriyor. Sürekli tetikte olmanın getirdiği bilişsel yük, sınırlı kaynaklar ve artan beklentilerle birleştiğinde, yapısal değişim olmadan sürdürülemez koşullar yaratma potansiyeline sahiptir.
Tükenmişliği ele almak, operasyonel olduğu kadar kültürel bir değişimi de gerektirir. Yönetim kurullarının ve yönetici ekiplerin, siber güvenliğin insani olduğu kadar teknik bir işlev olduğunu da kabul etmesi gerekiyor. CISO’ya yeterli yetki, gerçekçi bütçeler ve açık bir yetki verilmesi hayati önem taşımaktadır. Aynı derecede önemli olan, operasyonel savunmanın tüm ağırlığını taşımakta yalnız kalmamalarını ve sektördeki herkesin oynayacak bir rolü olmasını sağlamaktır.
Gerginliği hafifletmenin pratik bir yolu, sorumluluğun güvenlik ekosistemi genelinde nasıl dağıtıldığını yeniden düşünmektir. CISO’nun değeri, her operasyonel ayrıntıyı denetlemek değil, stratejiyi şekillendirmek, riski iş şartlarına dönüştürmek ve kurumsal dayanıklılığa rehberlik etmektir. Kuruluşlar, güvenilir ortaklardan ve derin teknik uzmanlığa sahip yönetilen hizmet sağlayıcılardan yararlanarak izleme, olay müdahalesi ve tehdit istihbaratının yüksek standartta verimli ve tutarlı bir şekilde ele alınmasını sağlayabilir. Bu, CISO ve liderlik ekibinin, günlük yangınla mücadeleyle tüketilmek yerine, iş ortağı uzmanlığını yönetişime, risk önceliklendirmesine ve güvenliği iş karar alma süreçlerine dahil etmeye yönelik dahili odaklanma ile dengelemesine olanak tanır.
Sonuç olarak, Siber Güvenlik Farkındalık Ayı yalnızca çalışanlar arasında dikkatli olmayı teşvik etmekle kalmamalı, aynı zamanda özellikle siber saldırılara olan ilginin arttığı bir dönemde sorumluluğu üstlenenlerden beklenen talepler konusunda da farkındalık yaratmalı. CISO’ları desteklemek, bütçe ve araç sağlamaktan daha fazlası anlamına gelir; rollerinin stratejik doğasını tanımayı ve bunu etkili bir şekilde yerine getirebilmek için onları doğru uzmanlıkla çevrelemeyi gerektirir. CISO’lar, yetenekli ekipler ve ortaklar tarafından desteklenen netlik ve güvenle liderlik etme kapasitesine sahip olduklarında, baskıyı ilerlemeye dönüştürebilir ve kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu uzun vadeli güvenlik olgunluğunu sağlayabilirler.
Sam Thornton, İngiltere ve ABD merkezli bir siber güvenlik danışmanlığı şirketi olan Bridewell’in operasyon sorumlusudur.